Birkaç gün önce beni çok etkileyen bir haber okudum. Artık Türkiye’nin de bir Uzay Komutanlığı ve Komutanı var. Alper Gezeravcı ülkemizin ilk Uzay Komutanı olarak atandı. Bu küçük adımın benim ve ülkemiz adına ne kadar önemli bir gelişme olduğunu açıklamak istiyorum.
Bilinen birçok bilim kurgu eserde olaylar genelde uzayda geçmektedir. Gezegenler arası seyahatler, galaksiler arası savaşlar ve inanılmaz imparatorluklar… Yıllardır gerek kitaplardan gerekse dizi ve filmlerden hepimize tanıdık gelen hikayeler.
Yıllarca masalmış gibi anlatılan bu hikayeler artık o kadar da uzak değil. Dünya üzerinde hali hazırda özellikle uzay ile ilgili çalışmalar yapmakta olan bir elin beş parmağını geçmeyen ülkeler artık hedeflerini iyice yükseltmiş durumda.
Ay gidildi gidilmedi ya da Mars’a gidilecek mi? Soruları sorulurken o ülkeler çoktan parselasyon ve haritalama işlerine başladılar. Ay ve Mars üzerinde gerçekleşecek kolonileşme, maden arama çıkarma ve hatta kurulacak olan haberleşme sistemlerine kadar her şeyin planı yapılmış durumda.
Bu, tıpkı yeni dünya Amerika Kıtası’nın keşfedildiği zamanlara benziyor. O zamanlarda cesaret gösterip ulaşılmaz olan okyanusu aşarak yeni kıtaya ulaşmayı başaran Portekizler, İngilizler ve diğerleri sayesinde ölmekte olan bir Avrupa medeniyeti yeniden ayağa kaldırılmıştı. Ayrıca bu yeni kıtada yeni bir ülke kuranlar, iki yüz yıl sürecek süper bir güç elde ederek geride kalan diğer uluslar üzerinde hâkim olmayı başardılar.
İşte bu örnek bile sadece tekrardan ibaret olan tarihi dikkate aldığımızda, ileride olabilecekleri bize göstermektedir. Vaktiyle atalarımızın düştüğü rehavete kapılmadan bu yarışa dahil olmamız gerekmektedir. Bir rivayete göre, eğer Kanuni Sultan Süleyman’ın ardından türlü oyunlarla idam ettirilerek tahta çıkması engellenen Şehzade Mustafa başa geçmiş olsaydı, yeni keşfedilen kıtaya akınlar düzenlemeyi hayal eden bir padişahımız olacaktı. Ve kim bilir, o kıtaya önce biz ulaşsaydık, Aztekler, Kızılderililer ve onlarca soy kırıma uğramış halk ile kol kola muhteşem bir imparatorluk kurulacaktı.
Bunu nereden mi biliyorum? Çünkü bizi tanıyorum. Bizler tükenmiş, aç Avrupalılar gibi sadece yağma için oraya gitmezdik. Bizler onurlu hiçbir halkı yok etmezdik. Ve eminim ki adetleri ve yaşam biçimleri birbirlerine çok benzeyen ve muhtemelen yine özleri aynı olan bu onurlu halklar bizimle bir olurlardı.
Bu yaşanan dönem önemli bir kırılma anıdır dostlarım. Bunun gibi pek çok hikâye de yaşandı. İlerlemeye, gelişmeye karşı duranlar çoğunlukla bunu başardılar. Ama biliyor musunuz? Bütün bu yaşananlara rağmen Türkiye Cumhuriyeti yükselmeye devam etti. Ve etmeye devam edecek. Geçen yüz yılın sonunda artık tecrübelerimizden güç almayı öğrenmemiz gerekiyor.
Umarım en kısa zamanda karada, denizde ve havada ilerleyen araçlarımıza uzayda kullandıklarımız da eklenir. Sonuç olarak, yeni dünyanın tekrar keşfi çok yakındır dostlarım. Yelkenlerimizi şişirme ve bilinmeyen okyanusa cesaretle açılma vakti gelmiştir.
Engage Data! 🙂