Aralık ayının ortalarını geçerken yeni yıl kapı aralığından bize gülümsemeye başladı bile. Kendimizi sorguladığımız, geçen bir yılı tüm yönleriyle değerlendirdiğimiz, kendi iç hesaplaşmamızı yaptığımız bir aydır aralık. Pişmanlıklarımızla değil hatalarımızdan aldığımız derslerle hazırlıyoruz kendimizi yeni yıla. Tecrübelerimiz rehberimiz olacak ve aynı hatalara düşmemek için önümüzü aydınlatacaktır. Bu sebeple aralık ayında yapacağımız içsel yolculuğumuz çok önemli bizim için.
2021’i uğurlarken geride çok zor günler bırakmıştık. Bu sebeple 2022 bizim için umutların da ötesinde kötü günlerden kurtulma ümidine sarılma ve mutluluk getireceğine inanma ihtiyacı olarak da büyük bir sevinçle karşılandı. Pandemiyle birlikte gelen ve hayatımızı birçok yönüyle etkileyen problemlerin bitmesi umudunu taşıyarak girdik yeni yıla. Sevinçle coşkuyla karşıladık 2022’yi. Ama bu sevincimiz çok uzun sürmedi. 24 Ocak “Yeşilçamın Dört Yapraklı Yoncası” ndan biri olan Fatma Girik’in vefat haberini aldığımız gün oldu. Masmavi gözleri, kömür karası saçları ve hayat karşısındaki duruşu ile çok sevilen sanatçımızı kaybettik. Fatma Girik’in ardından Akrep Nalan, Cüneyt Arkın, Rasim Özdenören, İlhan İrem gibi, halkın sevgisini kazanmış ve kendi alanlarına isimlerini altın harflerle yazdırmış birçok sanatçımızı daha kaybettik. Kar yağıp da her taraf bembeyaz olunca Akrep Nalan’ı hatırlamaz mıyız hiç? Pencereden karın yağışını izlerken dilimize “Karlar düşer / Düşer düşer ağlarım.” şarkı sözleri takılmaz mı? At binme ve karete gibi spor dallarındaki becerisi, düşmana aman vermeyen cesaretiyle tanıdığımız Cüneyt Arkın’ı romantik filmlerdeki “Nayır, Nolamaz” repliklerini nasıl unutabiliriz. Şarkılarıyla büyüdüğümüz ve bu gün hala keyifle dinlediğimiz İlhan İrem’i unutmak mümkün mü? Tabi ki mümkün değil. 2022 hayatımızdan birçok yıldızın kaydığı ve bizlerin de onların ardından yas tuttuğumuz bir yıl oldu.
2022 pandeminin olumsuz etkilerinden kurtulmaya çalıştığımız ve normalleşmeyi daha hızlı gerçekleştirdiğimiz bir yıl oldu ayrıca. Salgının en önemli simgelerinden biri olan maske kullanımı aşamalı olarak, önce 2 Mart’da açık alanlarda kullanımı kalkarken 26 Nisan’da da kapalı alanlarda kullanım zorunluluğu kalkmış ve böylece bir döneme damga vuran maske hayatımızdan çıkmış oldu. Salgının bittiğini düşünürken ve yeniden pandemi koşullarına dönme endişesi yaşarken 30 Haziran’da ülkemizde ilk “Maymun Çiçeği” hastalığı tespit edildi. Yeni bir salgının başlaması korkusuna kapıldık. Pandeminin meydana getirdiği olumsuz sonuçlarla mücadele ederken 24 Şubat’da tüm dünya Rusya – Ukrayna arasındaki savaşa kilitlendi. Salgın kaygısı yerini bu defa savaş korkusuna bıraktı.Ve bu savaşın sonuçları itibariyle ülkemizi nasıl etkileyeceğini endişe içinde takip ettik.
2022’de depremler de oldu.İzmir’in yaraları tam anlamıyla sarılmamışken İzmir halkı yine depremle uyandı yeni güne. En son olarak da 23 Kasım’da Düzce’de 5.9 büyüklüğünde yaşanılan depremle yüreğimiz ağzımıza geldi. Can kaybı olmaması en büyük tesellimiz oldu. Deprem hayatımızın içinde bu kadar var olunca 12 Kasım’da Türkiye genelinde bir deprem tatbikatı gerçekleştirdik.
2022’de sadece kötü şeyler olmadı. Ampute Futbol Milli Takımı Dünya Kupası Şampiyonu olduk mesala. Ülke olarak büyük bir gurur yaşadık. 29 Ekim’de Türkiye’nin yerli otomobili TOGG seri üretime başladı. 22 Kasım’da da Yusufeli Barajı hizmete açıldı. Bunlar benim aklıma gelenler. Acısıyla tatlısıyla bir yılı geride bırakıyoruz. Peki önümüzdeki yıl nasıl olacak? Bunu bilmek tabi ki imkansız. Bu soruya Kahraman Aslan’ın “Hayata Yön Veren Hikayeler” kitabında yer alan bir hikaye ile cevap vermek istiyorum.
“Bir odada dört mum sessizce yanıyormuş. Odada öyle bir sessizlik varmış ki mumların kendi aralarında yaptıkları fısıldaşmalar bile duyuluyormuş.
Birinci mum, ‘Ben barışım.’ demiş. ‘Artık kimse benim ışık saçmama yardımcı olmuyor. Çevrem kan ve silah kokuyor. Kavgalar ve savaşlar, masum insanların ölümüne neden oluyor. Yanık kalmamı isteyenler azalıyor. Bu sebeple artık sönmek üzereyim.’ deyip karanlığa gömülmüş.
İkinci mum, ‘Ben bilgiyim.’ demiş. ‘Ama artık gerekli olduğuma inanmıyorum. Bilenler incitiliyor, bilgi sahipleri her geçen gün daha farklı sıkıntılarla karşılaşıyor. Özgür değilim, bilgiler özgür değil, tutsak ediliyor, cezalandırılıyor, önemsenmiyor. Cehalet ve bilgisizlik daha çok pirim yapıyor, alkışlanıyor. Bana artık gerek kalmadı.’ diyerek hafif bir esintiyle ışığını söndürmüş.
Üçüncü mum, ‘Ben Sevgiyim.’ demiş. ‘İnsanların yüreğinde derin izlerim var. Benimle engeller aşılır, sıkıntılar giderilir. Ama insanlar beni unuttu ve bir kenara attı. Kendilerine en yakın olan kişileri bile sevmemeye başladılar. Bu durum beni çok üzüyor. Bu sebeple kendimi söndürmek zorundayım.’ demiş ve sessizce sönmüş.
O sırada odaya bir çocuk girmiş aniden. Üç mumun tamamen söndüğünü görünce ağlamaya başlamış. Dördüncü mum yumuşak ve yatıştırıcı sesiyle ‘Korkma. Ben çevreme ışık saçtığım sürece ötekiler yeniden yanar. Ve özellikleri doğrultusunda yeniden çevreyi aydınlatır. Çünkü ben umudum demiş.Gözleri parlayan çocuk umut mumunu alıp öteki mumları teker teker yakmış. Ve oda yeniden aydınlığa kavuşmuş.”
Tek ihtiyacımız olan her şeyin çok güzel olacağına dair umudumuzu kaybetmemek. Çok iyi biliyoruz ki umudunu kaybetmiş olanın artık kaybedecek başka bir şeyi yoktur. Bu umut sayesinde tüm olumsuzlukları aşabilir, tüm karanlıkları dağıtabiliriz. 2023 kapı aralığından bize gülümseyen yüzüyle bakıyor. Yeni yıla dair birçok hayalimiz var ama önce sağlık temenni ediyoruz. İnanıyorum ki 2023 yılı 2022’den çok daha güzel olacak. Bence siz de inanın.