Türk futbolu bunca yıllık lig sürecinde yaşamadığı ne varsa bu sene yaşadı belki de…
Sözde özerk, öz de olmayan TFF başkanı ve yönetim kurulunun yaptıkları, yapamadıkları ve her ne için oluşturuldu, bilmiyorum ama Kulüpler birliği de onların peşinden giderek el birliği ile Türk futbolunu uçuruma sürüklüyor diyebiliriz.
- Hakem hataları
- Hakem yumruklama
- Hakemleri hedef gösterme
- Yöneticilerin tahrik dolu maç sonu açıklamaları
- Yöneticilerin hafta ortası basın toplantılarında yaptıkları açıklama ve bel altı vurmalar
- Kulüpler birliğinin birlikte hareket etmemesi
- Süper kupa finali iptali
- Süper kupa final maçı yarıda kalması
- TFF Başkanının siyasal ve takım kimliğinin deşifre olması
- TFF Başkanının Beşiktaş kulüp başkanı ve yönetimi ile tribünde tartışması
- TFF Başkanının gittiği her yerde protesto etmesi
- TFF yöneticisi ve Milli Takımlardan sorumlu Hamit Altıntop’un masaya vurarak konuşması
- Yine Hamit Altıntop’un ‘‘tepeden bakan’’ açıklamaları
- Hakem konusunda takınılan tavırlar, cezalar, aflardaki tutarsızlıklar
- VAR kayıtlarındaki, ofsaytımsı, hissiyatımsı yorumlar sonrası verilen kararlar
- Bel altı konuşan yöneticilerin sorguya çekilmediği bir adalet(!) anlayışı
- Kulüpler Birliği Başkanının önce istifa etmesi ve dönmesi
- Federasyon seçim tarihinin açıklanması
- Memnun olunmayan TFF Başkanını indirmek için toplanamayan imza sayısı ve nedenleri
- Son üç haftaya kadar alt ve üste yarışta olan takımların maçlarının gün ve saatlerindeki sorun
- Zirveye oynayan takım yöneticilerinin karşılıklı söz savaşları
- Faal hakem ve sporculuk sonrası ‘‘itiraf’’ mecrasına dönen programlar ve yorumcular
- Topluma, özellikle gençlere örnek olmaktan uzak spor yorumcularının her geçen gün artması
- Sosyal medyada giderek artan programcıların sebep olduğu holigan yapılar
- Alt ligleri yazmıyorum bile…
Tüm bunlar ve daha fazlası cevap beklerken, temiz futbol beklemek biraz fazla iyimserlik olmaz mı ki;
Maalesef öyle….
Yine Türk futbol tarihinde en fazla, haksızlığa, adaletsizliğe, eşitsizliğe uğrayan, 2010-2011 kumpas dönemi kalem ve yorumcularının yıllar sonra itiraflarına rağmen, kazanmak için her yol mubah diyen bir başka camia varken…
Hatta aynı camia üyesi olup da başka kulüplerde, başkan yada yönetici olanların takımlarını yukarıya, Süper Lige taşıyarak, diğer camianın karşısındaki duvarın boyunu yükseltmiş olmaktadır.
Ve bütün bunlara seyirci, adalet ve futbol yöneticileri ortada ve yeniden aday olacakken, Milli takımımız haziran ayında Almanya’da oynanacak olan Avrupa şampiyonasında mücadele edecek.
Yukarıdaki olumsuzlukları yaşadığımız ve futboldan ‘‘tiksinmeye’’ başlamışken, diyoruz ki; Bir an evvel Haziran gelsin de futbol neymiş görelim…
Ama her ne olursa olsun, şampiyonun ve küme düşenlerin belli olacağı sezonun adı, ne Metin Oktay, ne Can Bartu, ne de Zorlu sezonu değil…
Federasyon başkanının feryadı ‘‘Yeteeerrr’’ sezonu olarak akıllarda kalacaktır.
