Kafeden içeri girdi, yüzündeki sımsıcak, kocaman gülümsemesiyle elleri yine doluydu. Bir elinde soğuk sütlü kahve, diğerinde ananaslı buzlu süt vardı.
Komşuluğu iyiydi Osman’ın, dostlarına uğrayıp hal hatır soruyor, yardım ediyordu. Kendisi de yan kafede çalışıyordu ve dostları annesinden daha büyük iki aşçı hanımdı. Osman içinde bir dede ile geziniyordu; sureti taze bebe, içi bilge dede…
Yaşadıklarımız şekillendirir bizi, sadece şekillendirir. Özümüz ne ise onunla tamamlanır şeklimiz. Çaba öze tesir, dış etkenler de özü bezer. Ne varsa sende o kemale erer veya o eksilir. Elma çürüyünce çürük elma, elmas kırılınca kırık elmas olur. Öz sendir, senledir, dönüşür, şekillenir, değişmez.
“Osman bir deli oğlan, onyedisinde;
Osman garip, Osman bir deli oğlan.”
Böyle başlıyordu Barış Manço’nun şarkısı…
Bir deli Osman, bir bilge Osman, bir Can Osman düştü nasibime. Elimde ne varsa kurcalamak için hepsiyle yüklendim. Askeri okul sınavları kadar zahmetli yollardan geçti çocuk Osman.
“İnsan, insan derler idi;
İnsan nedir şimdi bildim.
Can, can deyu söylerlerdi;
Ben can nedir şimdi bildim.
Kendisinde buldu bulan;
Bulmadı taşrada kalan.
Canların kalbinde olan,
İnanç nedir şimdi bildim.”
(Muhyiddini Arabi)
Tezgahın arkasında durup yemekleri misafirlerin tabağına doldururken nelere şahit oluyor insan. Bu börekten başka var mı? Fazla varsa iki dilim alacağım… Sunum tabağında herkese eşit olarak ikişer doldurulmuş yemekleri beş altı tane alıp arkasındakilere hiç bir şey bırakmayanlar da var. Geciciler için ayrılmış yemekleri alıp hiç tereddüt etmeden yiyenler de…
Kendi içini yoklaman sende yol almanın başlangıcıdır. O içini yoklama da öyle keyifli yollar, neşeli yolculuklarla olmaz. Öncelikle çevrendekilerden biraz daha canın dolu, aklın derindir. Mevla da bu cevherlere denk sıkıntılar döşer ömrüne, bata çıka yürürsün. Her inişte yeni derinler, her çıkışta yeni zirveler görür gönlün.
“Acı insanı düşündürür, düşünce insanı bilgeleştirir, bilgelik yaşamı kolay kılar.” (John Patrick)
Her yeni gün artık fikir ve tecrübe heybeni doldurduğun kârlarla tamamlanır. Zihnin berrak, tavrın net, gönlün ferahtır. Neyin nereden geldiğinin, nereye götüreceğinin, neyin sana ne getireceğinin rahatlığı ile yaşarsın hayatı.
“Biraz bilmek tehlikelidir. Ya derinliklerden iç ya da bilgeliğin tadını tatmaya kalkma! Çünkü sığ sular beyni zehirler, bol sular insanı temizler.” (Pompey)
Öğrendikçe çeşit çeşit bakış açılarını tadar, artık dünya çok boyutlu, gizem içre gizem, değişken, ritmik bir senfoni gibidir. Melodiyi nereden yakalarsan ve onunla ne kadar uyumlu hareket edersen o kadar huzur bulursun.
“İnsanlar başaklara benzerler; içleri boşken başları havadadır, doldukça eğilirler.” (Montaigne)
Bazen dikkatli bakınca görürsünüz bilge ruhluları, bazen aklınız başka yerdeyken bile fark edersiniz ışıklarını. Etrafındakilerden çok çok farklı, çok çok özeldir her halleri. Yaşadıklarından sadece ders almazlar, onu yaşar, yaşatırlar.
Ömür treni rayları tıngırdatırken, pencereye yaslanıp alemi temaşa edenlerle, yatağa uzanıp başını yorgana gömenler bir olmayacaktır elbette.
“Kendini yargılamak, başkasını yargılamaktan çok daha zordur. Kendini yargılamayı başarırsan, gerçek bir bilgesin demektir.” (Antoine de Saint-Exupéry)
Hayatın deli telaşında nasibine düşen karmaşadan kendine muhteşem ışık yakalayan nice yiğitler, cengaverler var; başları dimdik, gönülleri ipek, gayretleri birilerinin yüreklerinde dem tutmak, iyilik yeşertmek…
Bir taze can Osman daha 22’sinde. Yüreğinin ekmeğini lokma lokma paylaşan, yaralıya, kırığa şifa olmaya çalışan bir bilge adam Osman…
Etrafındakileri gören, gözeten, yorulmadan koşan, koşturan. Bedeni ne derse desin, ruhunda seksenlik bir dede taşıyan, durgun liman Osman…
Hayat tablosuna dokunan nasip fırçası öyle sert dokunmuş ki yer yer tuvali parçalamış, kırıklarıyla güçlenmiş Osman…
Yaşıtlarının hayal edemeyeceği kadar olgun, kararlı, istikrarlı ve inançlı bir adam Osman…
Çoktan seçmeli dünyada belli bir çizgide sakin gezinenlerindir hayat. Resmederler, kelimelerle dans ederler, değer, dokunur değiştirirler. Birileri mal makam kavgasında beynini çürütürken, iyiliği seçenler sürekli yeni tomurcuklarla uyanırlar. Aydınlatırlar, kolaylaştırırlar, bezerler, güzelleştirirler, değiştirir, yenileştirirler. Neyi seçtiğinle ilgilidir yaşadığın.
Kimse bilinmedik bir vadide bulmaz kendini durup dururken; önceden istediklerin, özenip taklit ettiklerin, geçici veya kalıcı hayallerin. Bir bakarsın, olduğun yer için deli dolu emek harcamışsın. Adın iyilikle anılır veya kötülerden yazılır.
Çoktan seçmeli dünyada yerini seçmişlere, emek emek çaba sarf edenlere kendi iç iklimlerini izlettirmek ne güzel olur. Gönül aynalarınızı iyi niyet ve insani çaba ile parlatırsanız, karşınızdakine de size de içinizi net görme fırsatı sağlarsınız.
Hadi bakalım, kaç Osman düşecek nasiplerimize, kaçımız Osman olacağız çevremize…