“Yılan” çoğunlukla şeytanın yardımcısı, yaratıcı tarafından ömür boyu sürünmeye mahkûm edilmiş olarak karşımıza çıkmaktadır. Yılanın bu kötü ünü binlerce yıldır devam etmektedir. Yılan zehri ise halen insanlık için bir şifa kaynağı olmayı sürdürmektedir. O halde dostlukla koyun koyuna yatan düşman mı? Ya da dostunu yakın tut, düşmanını daha yakın tezi mi? Kur’an’ı Kerim’de sadece Musa hikâyelerinde, Âdem ve Havva’nın cennetten kovulmasına sebep olan şeytana yardımcı bir hayvan olduğu ve Allah tarafından ömür boyu sürünmeye mahkûm edildiği bilinmektedir. Tevrat’ta ise yılan, Âdem’e yardımcı olsun diye Âdem’in kaburga kemiklerinden yaratılan kadını kandırarak onun cennetten kovulmasına sebep olmuştur. Bir diğer rivayet ise insanoğlunun yaratılışında tanrının dünyayı yaratmasına yardım eden şeytan Tanrıdan mükâfat olarak küçük bir çukur ister. Tanrı şeytanın iyiliğine karşılık isteğini geri çevirmez. Bunu fırsat bilen şeytan ise bu çukura yılan başta olmak üzere tüm zararlı hayvanları doldurur. Türklerin inanç sisteminde de birçok noktada yılan rolüne rastlanmaktadır. Ruhlarla iletişim kurabilme yeteneğine sahip şamanın görevini icra ederken yardımcısı kuşlardır. Şamanın kuşların dilini öğrenebilmesi için ise yılanı yemesi gerekmektedir. Şamanın göğe yolculuğu sırasında kullandığı gökkuşağı da yılan şeklindedir.
İnsanoğlu yüzyıllardır her anlamda yılanları konuşmaya devam etmiştir. Bunun yanına bir de asırlardır süre gelen Şahmeran efsanesi eklenmiştir. Hatta kafaları en çok meşgul eden Şahmeran efsanesi olmuştur. “Şahmeran” , “Şahmaran” yani yılanların şahı, Anadolu mitolojilerinde rastlanan akıllı ve iyicil olarak tanımlanan bellerinden aşağısı yılan, üstü ise insan şeklindeki “Maran” adı verilen doğaüstü yaratıkların başında bulunan ve hiç yaşlanmayan, ölünce ruhunun kızına geçtiğine inanılan varlıktır.
ŞAHMERAN EFSANESİ
“Tarsus’ta binlerce yıl önce yedi katlı yeraltında yaşayan yılanların yaşadığı ve Maran adı verilen bu yılanlar, akıllı, şefkatli ve barış içinde yaşarlardı. Şahmeran genç ve güzel bir kadındır. Şahmeran’la tanışan ilk insanın ismi bazı kaynaklarda Tahmasp, Melikiya, Belkıya olarak geçerken, bazı kaynaklarda bu isim Cemşab olarak değişmektedir. Kimi kaynaklarda ise Şahmeran’la ilk buluşan kişinin Lokman olduğu anlatılmaktadır. Cemşab geçimini sağlamak için odun satan fakir bir ailenin oğludur. Bir gün Cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfederler. Balı çıkarmak için Cemşab’ı aşağıya indiren arkadaşları paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçarlar. Cemşab mağarada bir delik görür ve buradan ışık sızdığını fark eder. Cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçe görür. Bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler, havuz ve pek çok yılan görür. Havuzun başındaki tahtta süt beyaz vücutlu bir yılan oturmaktadır. Şahmeran’ın güvenini kazanan Cemşab uzun yıllar bu bahçede yaşamaya karar verir. Şahmeran ona tıp biliminin bilinmediklerini anlatır. Yıllar sonra, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için Şahmeran’a yalvarır. Bunun üzerine Şahmeran’da kendisini bırakacağını ancak yerini kimseye söylemeyeceğine dair söz vermesini ister. Şahmeran’a söz verip ailesine kavuşan Cemşab uzun yıllar verdiği sözde durarak Şahmeran’ın yerini kimseye söylemez. Bir gün ülkenin padişahı hastalanır. Ülkenin veziri hastalığın çaresinin Şahmeran’ın etini yemek olduğunu söyler ve her yere haber salınır. Cemşab kuyunun yerini söylemeye zorlanır. Mecbur kalıp kuyunun yerini gösterince Şahmeran bulunup dışarı çıkarılır. Şahmeran Cemşab’a; “Beni toprak çanakta kaynatıp suyumu vezire içir, etimi de padişaha yedir” demiş. Böylece vezir ölmüş padişah da iyileşip Cemşab’ı veziri yapmış. Efsaneye göre Şahmeran’ın öldürüldüğünü yılanlar o günden beri bilmemektedirler. Tarsus’un, Şahmeran’ın öldürüldüğünü öğrenen yılanlar tarafından bir gün istila edileceği rivayet edilir.” (Kaynak: Türk Söylence Sözlüğü-Deniz Karakurt)
Şahmeran’ın öldürülmesi amacı birçok rivayette insanın sağlık ve şifa bulmasıdır. Efsanelerde Şahmeran mutlaka ölür ve ölüm hamamda gerçekleşir. Şahmeran öldüğünde vücudu üç parçaya bölünür ve kaynatılarak suyu çıkarılır. Üç sudan birinin tedavi edici özelliği vardır. Biri öldürücüdür. Diğeri ise içene tıp konusunda eşsiz bir bilgelik verir. Lokman Hekim, efsaneye göre bilgelik veren suyu içer ve dünyaca tanınan ünlü bir tıp insanına dönüşür. Hatta bazı anlatımlarda Lokman Hekim’in Şahmeran ile karşılaşması uzun uzun anlatılmakta, şifa veren otların neler olduğu Lokman Hekim’e Şahmeran tarafından söylendiği bilinmektedir. Lokman Hekim efsanesinde tesadüfen mağaraya girer. Daha sonra mağarada yaşayan yılanlar tarafından Şahmeran’ın yanına götürülür. Şahmeran ona yerini bildiği için onu tekrar yeryüzüne salamayacağını söyler. Zamanla Şahmeran’ın güvenini kazanarak Şahmeran tarafından ailesine geri dönmesi için serbest bırakılır. Fakat artık Şahmeran’ı gördüğü için vücudunu pullar kaplamıştır. Bu sebeple Şahmeran ona, vücudunu kimselere göstermemesi gerektiğini söyler. Padişahın kızı hasta olur. Onunla evlenme hayali kuran vezir, büyücüleri toplar ve hastalığına çare olmalarını ister. Büyücülerden biri, Şahmeran’ın vücudundan bazı parçaların kaynatılıp içilmesi ile padişahın kızının iyileşeceğini söyler. Bunun üzerine vezir Şahmeran’ı gören kişileri bulmak için vücudu pullu kişilere yönelik araştırmalar yaptırır. Sonunda Şahmeran’ı gören kişiyi bulur. Bu kişi Şahmeran’ı öldürmek için mağaraya gönderilir. Şahmeran adamdan yılanların öç almaması için ölümünü gizli tutmalarını söyler. Kuyruğunu kaynatıp vezire, gövdesini kaynatarak padişahın kızına içirmelerini tembihler. Kuyruğunu kaynatıp vezire içirirler vezir ölür. Gövdesini kaynatıp padişahın kızına içirirler ve kızı iyileşir. Şahmeran’ın hükümdarlığı altındaki yılanlar Şahmeran’ın öldüğünü öğrenmemiştir. Şahmeran saraydan çıkarken diğer yılanlara önce hamama gideceğini oradan da bir düğüne katılacağını söylemiştir. Yeraltındaki yılanlar yeryüzündeki davul seslerini her duyduğunda düğünün devam ettiğini düşünür. Kıyamet günü geldiğinde ve davullar sustuğunda yılanlar, Şahmeran’ın öldüğünü anlayacaktır. Sonra onun öcünü almak için yeryüzüne çıkarak, hamamlardan başlamak üzere her yeri istila edeceklerdir. Hiçbir şeyin sebepsiz olmayacağı bilindiğinden dolayı yılana tarih boyunca birçok görev yüklenmiştir. Yılan dünyevi hayatta hastalığın ve şifanın, yaşam ve ölümün ve son olarak insanoğlunun bilinçaltının bir yansımasıdır.
İhanetle sonuçlanan sevgi kimilerine zehir kimilerine ise şifa olmuştur. Yılanlar hariç herkesin bildiği bu ölümde yerin yedi kat altında huzur içinde yaşayan yılanlar bir gün Şahmeran’ın intikamı için gelecek midir?