Allah istemezse yaprak bile kımıldamaz. İyi veya kötü olan düşüncelerimizin fiillere dönüşmesi de Allah’ın izni dahilinde oluyor tabii. Ve bu fiiller, ister iyi, ister kötü olsun, mutlaka birinin veya birilerinin dönüşümüne, tamamlanmasına sebeptir; çünkü Allah tamdır.
Gerek kişi, gerek olaylarla bizi halden hale evirip çevirerek tamamlar. Biz de başımıza gelen olaylardan, doğru çıkarımlar yapabildiğimiz kadar dönüşebilir ve tamamlanırız.
O halde, birinin bize yaptığı kötülüğe bakış açımız ne olmalıdır? Unutmayalım ki Allah buna izin verdi ve bunu yapanın yaradılış fıtratına, özüne dönüşü için, bunun sıkıntılarını da çekmesi gerekiyor. Hiç sıkılmadan, edilmeden, yanmadan, yontulmadan Allah’a layık güzelliğe dönüşebilir miyiz ki?
İşte diyorum ki, kişilerin yaptıkları kötü eylemlerin sonucuna katlanmaları gerekiyor. Görmezden gelmek, o kişiye iyilik değil, kötülüktür. O kimsenin insan olma yolunda dönüşememesine, tamamlanamamasına neden olur.
Bırakalım insanlar üzülsün, yansın, yontulsun ki güzelleşsin. Her seferinde yine, yeniden affetmek kendin kadar karşındakine de zarar verir. Hatasında sürekliliğe sebebiyet verir. Eğer birini çok seviyorsanız, bir zamandan sonra affetmeyin ki, yanlışlarında sizin de tuzunuz olmasın. Bu sevgisizlik değil, gerçek sevginin ta kendisidir.
Bazen bir sözle, bazen bir bakışla, bazen de bir eylem ile, sabırla sevdiklerinizi yontun. Tüm çirkinliklerden arındırıp, muhteşem bir hâl alıncaya kadar. Sonunda, bu hâle gelişindeki meşakkatleri unutup, geldiği durumun tadını çıkaracaktır. Ve bunda sizin de tuzunuz olduğunu bilip minnettar olacaktır.
Yaradılışımızdaki o güzelliğe, aslımıza ulaşana kadar geçirilmesi gereken zorunlu bir süreçtir bu.
Yontalım, yontulalım ki güzelleşelim…