Yorgunuz

Gülay Eker 1.9b Görüntüleme 26 Yorum
4 Dak. Okuma

Ülkece yorgunuz… Yaşlılar, gençler, çocuklar hatta ülkemdeki hayvanlar bile yorgun.

Eskilerde olsa adına bahar yorgunluğu deyip, uzmanların görüşlerini bir çırpıda; “Bahar yorgunluğu mevsim geçişlerinden kaynaklanan ısı, ışık ve nem değişimine vücudumuzun adapte olmaya çalışması sürecidir. Doğanın canlanmasına rağmen insanlarda enerji azlığı, halsizlik, isteksizlik, uyku isteği, sabah yataktan zor kalkma, kas, eklem ağrıları, baş ağrısı, konsantrasyon güçlüğü gibi belirtilerle kendini gösterir. Tam olarak bir hastalık hali….” diye aktarırdık. Ama hepimiz biliyoruz ki bu sefer ki böyle değil…

Acının, direk kendisine dokunmasak da bir şekil de görsellerle izleyerek dinleyerek uzaktan veya yakınlarımızla çok yakından yaşadık.

Kimimiz yardım amaçlı giderek acıya dokundu.belki de bizzat acıyı orada yaşadı.

Kilometrelerce uzakta gözleri ağlamaktan şişmiş binlerce insanımız oldu.

Kısacası milletçe hepimiz bu acının içinden geçtik ve geçiyoruz.

Her gün bir yenisi ekleniyor… Sanki ülke olarak bizim sıramız ne zaman psikolojisine girmiş gibiyiz.

Dün öğrencimle ders yaparken, “Öğretmenim çok uykum var hep yatmak istiyorum. Hiçbir şey yapasım yok” dedi.

Aynı duygular bende de var, demekle belki doğru bir şey yapmadım ama yalanda söyleyemezdim.

Bir sürü soru çözüp, bir sürü de ödevden kurtulamadı öğrencim ama sözleri bana çok çok dokundu.

Şehirde çok nadir de olsa minik bahçeli evler hâlen var. Baharın geldiğini bahçelerdeki limon ağacının çiçekleri sayesinde anladım.

Eski sahipsiz bir evin bahçesindeki badem ağacının çiçekleri de bana göz kırparak baharı müjdelemişti aslında. Bahar gelmişti. Gerçi bu yıl kışı da pek yaşamamıştık ya, neyse…

Bu günlerde sokaklarda gördüğüm kediler de bahar hastalığına yakalanmışlardı sanki. Kedi dünyasını bilenler gözlerindeki derin boş bakışı hemen farkedebilirler.

Her zaman beni kedilerin göz ifadesi çok etkilemiştir. Nedenini hiç bilmesem de. Hele o dev cüsseleriyle sokakta miskin miskin yatan köpekler… Onlara ne demeli? Bu hayvanların koşmaları gerekmiyor muydu?

Yorgunluğumdan nasibini alan şeylerden biri de kitaplarım. Bu aralar OKUYAMIYORUM.

Bu kelimeyi o kadar çok kişiden duydum ki, ülkece yorgun ve bitkin halimiz sanırım okumalarımıza da yansımış.

Plânlı ve programlı hatta çok düzenli bir hayat yaşayan arkadaşlarımda bile büyük çatırdamaları görmemek mümkün değil.

Sanki, günlük yaşıyormuş gibi bir hâle girmişler. “Ne gereği var, yarın ölüp gitmeyecek miyiz zaten” modu bir yaşam.

Sanırım bunun adı gelecekten ümidini kesmek… Başını yorganın içine gömmek, ne uyuyabilmek nede yaşama katılmak için yataktan kalkabilmek.

Oysa o şanlı Nebi, Rasûlullah Hz. Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem- bir taraftan mevcut bitkileri muhâfaza ederken, diğer taraftan da çevreyi yeşillendirmeye teşvik ediyorlardı. Bir defasında şöyle buyurmuşlardı:

“Kıyâmet kopuyor olsa ve birinizin elinde bir fide bulunsa, kıyâmet kopmadan onu dikebilirse bunu hemen yapsın!” (Ahmed, III, 191, 183)

Kıyamet kopuyor, ama sana ağaç dikmeni tavsiye ediyor. Ben ilahiyatçı değilim. Fizik öğretmeniyim. Yanlış yorumlamaktan korkarım ama benim anladığım, (geleceğe bakın, iyiliği son an olsa da bırakmayın, yani ÜMİTSİZ OLMAYIN) demek istiyor.

Önümüzdeki hafta kutlu aya tüm dakikaların hatta saniyelerin bile kıymetli olan günlere merhaba diyeceğiz inşaallah.

Ne ağustos sıcağının nede dondurucu şubat soğuklarının olduğu zamanda oruçlarımızı tutacağız. Baharda tutacağız oruçlarımızı. İşte, belki, bir ümit… Atarız artık bu yorgunluğumuzu.

Hedefler koyarız kendimize. Bir hatim olmadı yarım yada günde bir Yasin… Herkes yaşamına göre yapabilir planını. Yorgunluk yorganlarını atarız başımızdan… Tüm bu olan acıların önüne geçip hayata bizde ülkece varız deriz.

Biz Ana doluyuz. Analarla dolu bir memleket. Hep güzellikler üreten bir asil millet.

Şimdiden gülümsemelerinizi ve evet planımı yapmalıyım seslerini duyar gibiyim.

Hepinizin Ramazanı en iyi şekilde geçirmesi duasıyla, hoşça ve yorgunsuz kalın.

Saygılarımla, Gülay.

Bu İçeriği Paylaş
Yazan Gülay Eker
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
26 Yorum
    • Hepimizi derinden sarsan üzüntünün etkisi içerisindeyiz. Zamanın içinde an’lara tanık oluyoruz.. Ve sadece bu an’ın içindeyiz. Yaşadığımız her an kıymetli. Hepimiz biricik ve en özeliz.. Nefes alıyoruz ve hayat denilen çark devam ediyor. Üzerimizdeki yorgunluk acının izleri.. Yaşadığımız sürece duygularımız var. Duygularımıza yenik düşmeden ve sağ duyumuzu kaybetmeden, başka insanlara, başka hayatlara şifa olabilmemiz gerekir. İnsan, fayda sağlayabildiği sürece mutlu hissedebilir. Bir komşumuzun çiceğini sulayabilmekte, faydadır. Faydalı bir birey olmaya yöneldikçe, üzerimizdeki yorgunluğu da zorunlu olarak atabileceğimize inanıyorum. Yoksa hep yorgun kalacağız. Kendimize ve insanlığa faydalı bir birey olabilme temennisiyle.. Emeğinize sağlık 🙂

  • Herkesin iç sesini yazıya dökmüşsünüz resmen teşekkür ederiz ellerinize sağlık çok güzel olmuş 😊

  • Gercekten olanda tm da bu şuan yüreginizle dökmüşsün kegıda Allah herkesin yardımcısı olsun

  • Çok haklı bir yazı kendimi içimde buldum resmen umarım ülkece kendimize gelebilirz elinize sağlık💜🫶

  • Bulunduğumuz durumu bu kadar güzel yazıya dökülebilir ellerinize sağlık…..

  • Fiziksel yorgunluk bir şekilde geçiyor ama yaşadığımız acıların yorgunluğu katlandikca katlanıyor 😔 Kaleminize sağlık..

  • Emeklerinize saglik evet bu bir bahar yorgunluğu değil daha büyük bir afet direk maruz kalmamakta herkes ne kadar maruz kaldıysa etkilendi ülkece etkilendik.En çok ta çocuklar el ele verip Allahın izniyle silmeye gayret edeceğiz bu afetin etkilerini.
    Bizi öldürmeyen acı güçlendirecektir elbet.

  • Ellerinize sağlık hocam.sanki parçada bir bölüm kendi oğlumu anımsattı.tekrar elinize yüreğinize sağlık.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version