Ortadoğu’da İsrail’in Filistin halkına, tarihin bugüne kadar şahit olmadığı zulmü yapan Yahudiler karakterlerin gereğini yerine getirmekten bir an bile geri kalmadıklarını ellerine geçen gücü, insanlık değerini yok sayıp soykırım suçlarını nasıl işlediklerini, Gazze’nin üzerine attıkları bombalarla çocuk, yaşlı, kadın ve canlıları katlettikleri görmüş olduk. yaşananlara 21. yüzyılda bu bir kez daha şahit olduk.
İsrail’in Gazze’de Müslüman halka bilinçli ve sistematik bir şekilde dünyanın gözüne baka baka yapmış olduğu bu soykırım 07 Ekim 2023 tarihinden beri Gazze’deki Müslümanlara karşı devam etmektedir.
İsrail’in gözü dönmüş bir şekilde yaşlı, çocuk, canlı, sivil demeden binlerce insanı katletmesi ve an itibariyle katletmeye devam etmesi, dünyanın gözü önünde gerçekleşmektedir. Savaş uçaklarıyla binlerce bomba sivil halkın üzerine bırakarak Gazze’yi yerle bir etmekle kalmayıp Gazze’deki yaşayan halkın üzerine KİMYASAL SİLAHLARI kullanıp, SAVAŞ SUÇU işlemeye dünyanın gözü önünde devam etmektedir.
Dünya tarihinde yapılan savaşlara bakıldığında dokunulmaz olarak görülen hastaneler, ibadethaneler, sağlık çalışanlar, ambulanslar bile İsrail’in bombalarından kurtulamadı.
İsrail’in bilinçli ve hedef alarak Gazze’de el-Ehli Baptist Hastanesine attığı bombada 1000’e yakın sivil halkın hayatını kaybetmesine, binlerce insan da ağır yaralanmasına neden oldu. Ağır yaralıların ise müdahale edilecek bir hastanenin tahrip olmasından dolayı acılar içinde birçoğu hayatlarını kaybetmelerine neden oldu.
İsrail’in yaptığı katliam ve soykırıma; İngiltere ve ABD başkanı olmak üzere Avrupa Birliği devletler imkanları ile destek vermeye ve arkalarında durmaya devam ediyorlar. Bu davranışlarıyla bu insanlık dışı katliama ve soykırıma destekleriyle ortak olmaya devam ediyorlar. İslam alemi bunları unutmayacak ve tarih de bu tutumlarıyla onları mutlaka yargılayacaktır. İngiltere, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerinin sözde insanlık değerleri söylemlerinin sadece onlar için geçerli kavramlar olduğunu da görmüş olduk.
Köylerin bile sınırları belli iken sınırı belli olmayan tek sözde devlet İsrail’dir.
Neden İsrail devletinin belli bir sınırı yok?
Bunun tek bir cevabı var. Mikro ölçekte kendilerinin de ifade ettiği Tevrat‘ın Tekvin kitabının 15. Bab’ında ifade edilen; O günde Rab, Abraham’la ahdedip dedi: Mısır ırmağından büyük ırmağa, Fırat ırmağına kadar bu diyarı, Kenileri ve Kenizzileri ve Kadmonileri ve Hittileri ve Perizzileri ve Refaları ve Amorileri ve Kenanlıları ve Girgaşileri ve Yebusileri senin zürriyetine (soyuna) verdim. Buna göre ise Fırat Nehri‘nden Nil Nehri‘ne kadar olan geniş bölgeyi içermektedir. Bunun içinde Türkiye’nin de toprakları vardır. Makro düzeyde ise dünyanın tüm topraklarının kendilerinin egemenlikler altında dünya İmparatorluğu kurma ütopyasın kurma düşüncesi yatmaktadır. Bu ütopyanın gerçekleşmesi ve dünyaya hakim olmak için kendilerine Kıyamet senaryoları çizerek bu yolda ilerlemeye devam etmektedirler.
Yahudiler kendi ütopyaları için bunu bu eylemleri yaparken Müslümanlar ne yapıyor?
Yakın tarihte İsrail (Yahudileri) incelemeye aldığımızda onların başlangıç olarak görmüş oldukları Filistin toprakları ve özellikle Kudüs’e son süreçte nasıl hakim olduklarını da bilmemiz gerekir.
1. Dünya Savaşı’ndan sonra Osmanlı Devleti’nin parçalanması ve Filistin topraklarının İngiltere’nin eline geçmesi ile başlayan süreçte İngiltere Dışişleri Bakanı Arthur Balfour’un BOLFOUR DEKLARASYONU ile de Filistin’de bir İsrail (Yahudi) devletinin kurulması için tüm şartları uygun bir hale getirdiler. Tüm ekonomik ve siyasi yönden de başta İngiltere olmak üzere tüm Avrupa devletleri destek vererek bugüne kadar İsrail’i getirdiler.
Tarihsel açıklamadan sonra gerçek konumuza tekrar bir göz atalım.
Yahudiler ve onun yandaşları kendi hedefleri doğrultusunda her şeyi kendilerine hak olarak görürken Müslüman toplum bu yaşanan vahşetin ve soykırımın karşısında ne yapıyorlar. Sadece kınama bildirgeleri ve kınama mitingleri…
Yahudiler Kur’an-ı Kerim’de ifade edilen vasıflarını icra ederken Müslümanlar Kur’an-ı Kerim’deki vasıflarını ne zaman icra edip eyleme dönüştürecekler.
Müslüman bir vücudun azaları gibidirler. Bir azada bir sıkıntı olursa bütün azalarda da o sıkıntı yaşar düsturuyla ne zaman idrak edeceklerdir.
Müslüman Müslümanın kardeşidir. Kardeşlik hukukunu baz alıp ne zaman eyleme geçireceklerdir.
Filistin(Gazze)’de yaşayan Müslüman halkın üzerine yağmur gibi bombalar yağarken ne zaman kınamanın dışına çıkıp eyleme doğru hareket edecekler.
Müslümanlar gökyüzünden Allah’tan ebabil kuşlarını göndermesini bekliyorlar.
Filistin (Gazze)’de ölen her bir Müslüman halkın vebali tüm Müslümanların üzerindedir. Kimse hiçbir kimse bu vebalden kurtulacağını sanmasın. Mahşerde bunun hesabını nasıl vereceksin?
Diyorum ki:
Ey Müslüman ne zamana kadar susup sadece dua edip kınamayla geçiştireceksin?
Filistin’in gözyaşlarını ne zaman yüreğinin derinliğinde hissedip, o gözyaşların bir daha akmaması için eyleme geçeceksin.?
Mescid-i Aksa kan ağlıyor. Peygamberlerin mirası ayaklar altında çiğneniyor. Ne zamana kadar üstündeki ölü topraklara atıp silkeleneceksin?
Bu ayki yazımı Filistin (Gazze)’de yaşanan olayları ve tarihsel perspektifi ışığında bir nebze de olsa kalemimle sizlere ifade etmek istedim.
Zeynel Abidin Er-Rikabi’nin: ‘‘Kan damlayan kelimeler; insanların kalplerinde etkili olur, fedakarlık alanında üstün başarılar hasıl edilebilir ve kalplerin arasını birleştirebilir. Bu kanlı kelimeler ölü bir kalbe damlatıldığında onu diriltir ve o insanın kalbinde bir daha ölmemek üzere sonsuz olarak yaşarlar.’’ der. Ben de yazımı bu cümlelerle sonlandırmak istiyorum. Gazze’de her çocuğun gözündeki akan gözyaşı ve vücutlarındaki kan damlaları, Müslümanların ölü kalplerinin üzerine damlayıp bir daha ölmeyecek şekilde kıyama kalkmalarına vesile olması ve İslam dünyasının gözlerindeki ve yüreklerindeki basiretsizlik perdesinin kalkması dileğiyle…
Allah’a emanet olun.
