Nereye çıkacağını bilmediğim yollar var önümde, yürüyorum sonsuz yeşilliklerin arasında…
En sevdiğim kitapları seriyor hayat önüme. Seriyor sermesine de, bu defa okumaya vakit yok; göz gezdirip geçiyorum. Kainat kitabını okumaya doyamazken üstelik!
Tuhaf duygular var içimde… Çok iyi bildiğim bir yoldan, hiç bilmediğim bir yola sürüklüyor hayat beni. Yeşilliklerin cazibesine kapıldım, gidiyorum. Akışına bıraktım her şeyi…
Hem çok mutluyum hem de çok garip hissediyorum. Ya aydınlık maviliklere çıkmazsa bu yol, ya o devasa kapı açılmazsa mutluluğa… Yine de şükür sebebim çok!
Öte yandan ayaklarım yürümemekte ısrar ediyor, olabildiğince diretiyor. Sahi nedir bu kadar beni olduğum yerde saymaya iten şey? Sallansa da yıkılmaz tahtım! Maalesefler toplanmış sanki gönlümce olmayanlarla kol kola girmiş geziyor. Ah ömrüm, beni almadan nasıl da geçip gidiyor. Bir ben kalıyorum gerçekleşmeyen beklentilerin ortasında…
Ben durunca durmamalı oysa her şey! Akmalı zaman, akmalı yaşam… Akıllanmalı biraz da olsa insan!
Yürüyorum işte tüm belirsizliklerin arasında, yeşil denizlerde boğulurken mavi göklere sevdalanarak… Yürüyorum, her adımda biraz daha akıllanarak! Mavi sulara çıkıyor yollarım, içinde ben yokum bak! Yine göğe, yine de göğe tutkuyla sevdalıyım.
“Sana bir şey olsa, bana daha çok şey olur,” diyor odamda kanat çırpan beyaz bir güvercin ansızın! Balkonuma yuva yapan kumrulardan öğreniyorum yuva kurmayı! Çırpınma dur, dur biraz ayaklarım, çırpınma; kurtulayım derken en derine batacaksın!
Yavaşlamaya ihtiyacım var. “Çok yoruldun, dinlen,” diyor sanırım ayaklarım… Ama kalbime söz geçiremiyorum. Koşmak istiyor sonsuz yeşilliklerin arasında, eşsiz maviliklere kavuşmak… Ama payıma acılarla sancılarla yürümek düşüyor. Her adımda biraz daha kıymet bilerek…
Yürümek, yürümek ve yürümek! Yollar çekiyor canım inadına, ayaklarım diretse de hücrelerimin tüm ağrısına ve tüm sancısına… Koşmak, koşmak ve koşmak! Yaşamak çekiyor canım bunca ölenlerin arasında… Devlerin ve cücelerin arasında, tüm sıradanlığımla, çocuk kalbimle yaşamak!