“Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar karşına çıkacak, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de gelecek.
Kiminin yüreği karanlık, kimininki düzelir. Geceyle gündüz gibi!
Dünyanın kötülükleriyle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyiliğini düşünüp hayal kırıklığına uğramak!
Kendini korur, insanlara karşı kendini korur!” Zülfü Livaneli – Serenad
“Sonra mı?
Kötü olan, yapmacık olan içinde vefa olmayan, haksızlıkla yoğrulan herkese kapandı kapılar, her görüntüye kör oldu o gözler!”
Nasıl mı?
***
Bir zaman çocuk olmak; şeker tabaklarına kaçak bakmak, misafirliklerde mutlu olmak, koşmak, oynamak…
Güneşi teninde, rüzgarı saçlarında hissetmek; büyüklerin nelerden bahsettikleri, nelerle uğraştıklarına, saniyelik şahitlik edip eğlenceli hayata devam etmek.
Aile yakınlarına, akrabalara verilen önem, imtina ile ağırlama çabası, güler yüz, hatır gönül…
Göz ucuyla bakılıp keyifle yaşanan çocukluk.
Çocukluk keyifli bir serüvenden ibarettir; her şey güzel, herkes iyi ve hayat oyunlardan ibarettir.
Yılların geçtiği yolda çocukluktan gençliğe geçiş sürecinde sokaklardan kopmaya başlayıp daha fazla evde olmak, yetişkinlerden daha çok yetişkin gibi görünmeye uğraşmak. Olgunluk ile büyümek arasındaki ayrımı yapmaya çalışırken ruhu yaşlı bir insana dönme-dönmemek için verilen çaba…
Farkındalıklar, görülenler…
Yaşananları gördükçe mutlu anıların yanına şaşkınlıkla hüzünlü olanları da eklemek…
Başlangıcını hatırlamadığı fakat şahit olduğu babasının çaresiz iç çekişleri, huzursuz insanlara sınır çekemeyişinden kendisini tüketişini izler; küçük ama büyümeye yüz tutmuş gözler!
Annesinin çırpınışını fakat bu çırpınışına sürekli kulp takıp, zihni yoran insanları, acıtan dilleri ve ayıp olmasın diye susan o kadının, nasıl iki yüzlü insanların gözlerini içine yine de affedici şekilde baktığını şaşkınlıkla izler.
Fark eder ki o küçük kalp “kendi değerini” “el alem” için “ayıp olmasın” diye “heba eden” bir insana değer verecek meziyetlere sahip değil ve asla olmayacak çevresindeki insanlar!
Bazen akrabadan daha yakın komşulara, bazen iyiliğine yürekten teşekkür eden yedi kat yabancıya denk gelince; takdir etmenin eksiltmediğini anlıyor o büyümeye yüz tutan gözler!
Mutluluğu yaşayan insanları, mutsuz etmek için uğraşan, huzurlu yuvalara nifak sokmaktan keyif alan, kurulu sofrayı dağıtıp gitmeyi maharet sayan, gözyaşına sebep olmayı zafer sanan, iyi gideni kötüye gitsin diye uğraşan kötü insanlara da tanıklık etmiştir o gözler!
Vefa duygusuna yabancı, vaktinde minnetle sarıldıkları elleri bugün iterken “hiç bir araya gelmemiş gibi” davrananları da gördü!
Söylediğini inkar edip, söylenmemişi kapı kapı gezdireni; görmediğini görmüş, olmuş gibi uydurup anlatanı da gördü o gözler!
Koca bir meyve ağacı gibi, meyvesi çokken koşa koşa yemeye gelenlerin; ağaç meyve vermeyi bıraktığında arkasını dönüp, hayasızca ağzını silerken “Allah razı olsun” demeyenleri!
Hatırı çiğneyip yol yapanları da; yolun bir yerinde işleri bitince bırakıp gidenleri!
İnsanları düşkün iken sevenleri, başını kaldırmaya başlayanları yeniden düşmesi için uğraşanları!
Her zaman yanındayız diyenleri,zor günde nasıl köşe bucak kaçtıklarını!
Yetimin hakkı yenirken ölüm sessizliğine bürünenlerin;aynı yetimin hakkını yemek için nasıl ahlaksızca iştahlarının kabardığını da gördü o gözler!
Yüzüne sahte sahte gülerken, arkasını döner dönmez çatal dillerinin nasıl uzandığını!
Kendilerinin yapamadığını, başkasına yapması için sözüm ona telkin (!) vereni de gördü o gözler!
Ellerini hanelerin içine uzatıp, ahlaksızca aldıklarını-sattıklarını!
Sözüm ona “insan” gibi görünüp nasıl canavarlaştığını!
Kendi yaşamlarında kalitesizliği etiket edinip; size kaliteli tavırları nasıl cakaladığını da gördü o gözler!
Verileni inkar edeni de, aldığını inkar ederek yeminler düzenleri!
Ölüm döşeğinde günah çıkarmaya çalışanı da, hasta yatağında vicdan rahatlatanı da gördü o gözler!
Yıllarca başka insanlara eziyet ederek, yuvalarını bozmaya çalışanların nasıl paramparça olduklarını da gördü!
Nezaketen susan insanların karşısında nasıl hadlerini aştıklarını da gördü o gözler!
Arkasından söylemediğini bırakmadığı insanların yanında canciğer kuzu sarması olduğunu da…
Ölenin arkasından kalanı parçalamaya çalışanı da, ölümün kendisine yaklaştığında aynı insanlardan medet umanı da gördü o gözler!
Kendi yalanlarına kendisini inandırıp karşısındaki kişileri de inandırdığını zanneden zekileri de (!)
Kendisini geride tutarak, maşa olarak kullandığı insanların sözleriyle yaralamaya çalışan kara kalplileri de gördü o gözler!
Sözüm ona yaptıklarının gizli kaldığını zannedip, kimse bilmiyor diyerek ahlak bekçiliği yapanların da her halini…
Sadakat yeminleri ede ede aldatanları gördü o gözler!
Kendi aralarında çakallık yapanları, av ararken kurt kılığına girdiğini de gördü o gözler!
Allah’ın aslında ölümü ödül gördüğü; yaşamaya mahkum ederek; onurunu, gururunu, sevgi ve saygıyı elinden nasıl aldığını da gördü o gözler!
Başkasının sahip olduğu maddi manevi her şeyi kovalarken; kendi çocuklarından nasıl koptuğunu, bunun neticesinde nasıl yalnızlığa itildiğini gördü o gözler!
Bir zamanlar etle tırnak olanların nasıl kanlı bıçaklı olduğunu da gördü o gözler!
Çocukluktan büyümeye giden yolda o kadar hızlı olgunluğa ulaştı ki; yıllarca sahte kalabalığa dahil olmak yerine kendi seçtiği insanların yanında, değer bulduğu kalplerde ve hak ettiği sevginin içinde olmanın eşsiz huzurunu da gördü o gözler!
Sonra mı?
Kötü olan, yapmacık olan, içinde vefa olmayan, haksızlıkla yoğrulan her görüntüye “KÖR” oldu o gözler!
İyi insanlara çıksın yolunuz hem iç dünyanızda hem yaşamınızda.
Çok güzel yazan parmakları tebrik ediyorum
Devamını bekleriz.
Çok teşekkür ederim Meral hanım 🌺