Renkli bir kağıda yazı yazmak gibiydi. Hayatın değişkenliği, bazen yeşil, bazen sarı ve bazen de mavi.
Evet mavi kadar, gökyüzü kadar olanaksızdı sevgin. Sahi neden güvenemedim ki kendime, elbette onun kadar büyüktü bana saygın da sevgin de.
Fakat birden ne olduysa oldu, bir zelzele misali ortadan çatladı o dağ kadar olan aşkın da sevgin de.
O yüzden değil yerin dibi ahirette zebaniler görsün senin işini. Bu kadar mı nefret ettin benden diye sorarsan.
Evet tam da bu kadar nefret ettim, pişman olacak kadar.
Her şeyin ilki her zaman güzeldir. Ne yapsaydık ya, sondan mı başlasaydık? Seninle yüzündeki maskeyi o zaman mı gösterecektin bana?
Sağ ol, sende sevgiye dair hiçbir yeteneğin olmadığını gösterdin bana.
Sadece bir hakaretlik yolun. Sadece bir aldatmak kadar rolün varmış yanımda! Bunu da gösterdin ya bana. Şimdi defolabilirsin. En çok pişmanlığım da senin yüzünden
Tüm çevremi ve hayatimi hiçe saydım. Ama sen hayatımızı linç ederek çekip gittin, şimdi ardına bile bakmadan kaybol buralardan, kaybol ki kalemim senin için bu basit cümlelerini sarf etmesin buralarda.
Ağlamak mı? Peh! Onu dünkü çocuk bile yapmaz. Ne sandın, yas mı tutacaktım ardından? Ne sandın, pişman mı olacaktım gittiğine? Ben seni değil, sen beni tanımamışsın. Asıl ahmak senmişsin bu deliler diyarında.
Senin hikâyen de buraya kadarmış. Ne yapalım? Günün birinde asla sakın değiştim diye gelme kapıma. Değişen sen olamazsın, sadece zaman dahi değişmez. Neden biliyor musun? Can çıkar, huy kalır diye bir söz vardır ya. Ha tam da öyle, bu söz sanırım senin için yazılmış. O yüzden sen dahi yazma, hele de bu saatlerde. Vakit olmuş 23:13… Sakın ola gecenin son hüzünleri diye başlama satırlarına, çünkü orada ne sen varsın, ne ben ne de biz.
Evet biz diye bir şey kalmadı artık. Yak kâğıdı kalemi, cümleler sessiz harfleri ile dolaşadursun, serbest bırak onları kendini bıraktığın gibi o cam şişelerinin dibine, ne arıyorsan oralarda. Sadece anlamsızca, boşça, ahmakça dolaşmana yarar onlar. Bir iki saatliğine ya da bir günlüğüne unutursun geçer ama ya sonra? Sonrası meçhul.
Sahi, daha burada mısın sen ya! Evet tam da şimdi yıkıl karşımdan. İstenmediğini anla artık bu diyarda. Eyvallahım dahi yok sana!