Bu ayki yazımda biraz duygularımdan bahsedeceğim. Konuşmak kadar yazmakta bana iyi geliyor. Böylece duygularım daha görünür oluyor, en azından dönüşmelerine yardımcı oluyor, onlarla yüzleşmek, kabullenmek kolaylaşıyor.
Korkunç bir trajediye uyandık 6 şubat pazartesi sabahı. Çoğumuz evlerimizde derin bir uykudayken binlerce insanımız EVİM dediğimiz beton yığınlarının altında kalmıştı. Sanırım hepimiz şoktaydık.
Birkaç saat bu facianın büyüklüğünü anlamakta zorlandım diyebilirim. Belki de bir inkar yoluydu. Çok fazla televizyon izleyen ve ulusal kanal takip eden birisi olmadığımdan ancak daha sonra ne kadar büyük bir olayla karşı karşıya olduğumuzu kavrayabildim. Ve o anda dehşete düştüm. İlk görüntüler gelmeye başladıktan sonra benim için zaman durdu sanki. Televizyon önünde sadece saatlerin, günlerin geçmesini bekleyen birine dönüştüm. Yaşananları hayal edemiyordum, edemiyorum. Bir şey bekliyordum ve o şey olduğunda herkes kurtulacak ve her şey normalleşecekti. Ama zaman bir türlü geçmiyordu. Biliyordum her şey düzelecekti. Sadece zaman meselesiydi. Belki orada annem, babam, akrabam, dostum, kedim yoktu ama nihayetinde hepsi CAN dı benim gibi…
Ve o canların acısı yüreğime oturdu. Geçmeyen zaman ve yüreğimde ki bu acıyla ancak birkaç günden sonra, ‘ne yapabilirim’e bakabildim. Bu yolda biraz hareket bana iyi geldi. Gördüm ki biz bize yeteriz ve acıda ortak olduğumuz gibi yaralarımızı da sarmada ortağız. Sonrasında konuşmak, uzun yürüyüşler, biraz okumak içimde ki acıyı katlanabilir hale getirdi. Neredeyse iki hafta olmuştu artık. Herkes yine depremden söz ediyordu ama parklarda çocuklar oynuyor, anne babalarıyla şakalaşıyor, güneş yine doğup batıyordu. Eminim ki benimle beraber hepimizin içi buruktu…
Anladım ki biz doğayı unutsak da, doğa bize kendini hatırlatıyor aslında… Bu felaket ne ilk ne de son. Onunla yaşadığımızı unuttuğumuz sürece o hep bir adım önde olacak. Toplum olarak bir türlü önemsemediğimiz, umursamadığımız, öğrenemediğimiz ne varsa tekrar tekrar bize yaşatacak. Ta ki öğrenene, umursayana, önemseyene kadar.
Çok üzgünüm, hepimize geçmiş olsun….
Geçmiş olacak inşallah..
Kaleminize, gönlünüze sağlık değerli kalemdaşım.