“HEP ÇALINIR YAŞANILMASI VE DEĞERLENDİRİLMESİ GEREKEN EN GÜZEL ZAMANLAR”
Bazen güzel bir dostla veya dostlarla dolu dolu muhabbetler etmek, gezmek, görmek, okumak, araştırmak, tartışmak varken; saçma sapan bir diziyle, boş bir insanla veya insanlarla, bilgi kirliliği ve kuru insan kalabalığıyla dolu sosyal medya ve vesairelerle çalınır en güzel ve değerli zamanlar.
Bazen bir bilge gibi derin, engin ve zengin düşüncelere dalıp hayatı, insanları ve bazı şeyleri sorgulayıp anlamak, algılamak, kavramak ve bunu hayatta pratiğe geçirip üretmek ve insanlığa hizmet etmek varken; durmadan boş şeylerle uğraşıp oyalanmakla, boş bir şeyle uğraşmakla, düşünmeden konuşmakla, bir şeyleri takıp takılı kalmakla çalınır en güzel ve değerli zamanlar.
Bazen görsel, elle, yazıyla ve düşünceyle icra edilmesi gerek bir sanatla ruhumuzun derinliklerindeki sanatçı kişiliğimizi keşfetmek varken; hayatın boş bir meşgalesiyle, avare avare gezmekle, kavga ve gürültüyle, vakit öldüren oyunlarla çalınır en güzel ve değerli zamanlar.
Ve her zaman hayat bir şekilde çalar bizden en güzel ve değerli zamanlarımızı.
İyi bir nöbetçi olmalıyız, hazineden daha kıymetli zamanımızı hayat denen hırsıza karşı korumak ve kollamak için. İyiliğe, güzelliğe, sanata, bilime, edebiyata ve insanlığa hizmete harcamalıyız kıymetli zamanımızı.
“Zaman en değerli hazinedir, hırsızı çok olur. Zamanını hırsıza kaptıran yok olur.”
Zaman, siz boş şeylerle uğraşırken o kaçar gider sessizce. Ama en güzel şeydir ve verimlidir değerlendirildiğinde ve kaçamaz sessizce…
Hayat bizi zamanla sınar. Zaman, gidip de gelmeyen tek şeydir. Tıpkı ölen canlılar gibi dirilmesi imkânsızdır. Gitmesi ölümdür, gelmesi imkânsızdır. Beklemek boşunadır. Kalanı değerlendirmek lazım, en iyi şekilde ve en güzel biçimde. Az görünür boşa harcandığında ama çokluğu değerlendirildiğinde anlaşılır. İsraf etmek haramdır, tasarruf etmek lazım.