Doğaya daha saygılı olur muydun? Hayvanlarında bu evrende yaşama hakkının olduğunun farkına varır mıydın? İnsanlara, doğaya, hayvanlara karşı daha merhametli ve sevgi dolu olur muydun? Yalan söylemek yerine gerçeklerle yüzleşerek hayatına devam eder miydin? Sevdiğin birine sevdiğini söylemeyi geciktirmeden içinden geldiği gibi sevgini ifade edebilir miydin?
Hayatını hedonik adaptasyonla yaşamak yerine, tecrübe ettiğin şeylere yönelerek mutluluğunu kalıcı hale getirmeyi deneyebilir miydin? Kendine daha fazla zaman ayırmayı ve kendini sevmeyi dener miydin? Sevdiklerinle geçen her zamanın kıymetini bilir miydin? Kalp kırmak yerine gönül alabilir miydin?
………
Daha nice yapabileceklerimizi ekleye biliriz. Zamanı geri alma şansımız yok fakat bunları yapabilmek için zamanımız kısıtlı keşkeler ile dolu bir hayatı yaşamak yerine neden kalbini sevgi ve merhamet ile doldurmaya başlamıyorsun.
Güzel bir hikaye gelsin o zaman,
Amerikalı bir zengin iş adamı, bir iş seyahati sırasında küçük bir Meksika köyü kasabasına uğrar.
Limanda gezerken, ağzına kadar balık dolu küçük bir teknenin içinde oturan bir balıkçı dikkatini çeker.
Merakla yanına yaklaşır ve sorar:
“Merhaba, bu balıkları yakalamak ne kadar zamanını aldı?” Balıkçı, tümünü bir-iki saate yakaladığını söyler.
Yabancı adam bu kez, niçin daha uzun sure kalıp daha fazla balık yakalamadığını sorar. Balıkçı, ailesinin geçimi için bu kadarının yettiğini söyler. Amerikalı iş adamı merakla balıkçıya kalan zamanını nasıl geçirdiğini sorar. Balıkçı anlatır:
“Geç vakit yatarım, sabah birazcık balık yakalarım. Sonra çocuklarımla oynarım, öğlende de karım Maria ile biraz siesta yaparım. Akşamları, amigolarla beraber gitar çalıp şarap içeriz, eğleniriz. Dolu ve meşgul bir yaşantım var senyor.”
Amerikalı gerinerek, “Benim Harvard’dan MBA’m var ve sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha çok zaman ayırmalı ve daha büyük bir tekne ile çalışmalısın. Bu tekneden elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa surede bir balıkçı filosuna sahip olursun.Böylelikle, yakaladığın balıkları aracılara değil, doğrudan doğruya işleme tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Balıkçılık sektöründe bir numara olursun.”
Ve Amerikalı devam eder,
“Tabii bunları yapman için öncelikle bu küçük balıkçı kasabasını terk edip Mexico City’ye, daha sonra Los Angeles’e ve en sonunda holdingini genişletebileceğin New York’a yerleşirsin.”
Balıkçı düşünceli vaziyette sorar;
“Peki senyor, bu anlattıklarınız ne kadar zaman alır?”
Amerikalı yanıtlar, “15-20 yıl kadar.”
“Peki bundan sonra senyor?” diye sorar balıkçı.
Amerikalı güler, “Simdi anlatacağım en iyi tarafı. Zamanı geldiğinde, şirketini halka açarsın ve şirketinin hisselerini iyi paraya satarsın! Kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın.” “Milyonlar?” der. Meksikalı, “Eee… sonra senyor?”
Amerikalı, “Ondan sonra emekli olursun. Geç vakitlerde yatabileceğin küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin, istersen zevk için biraz balık tutarsın, çocuklarınla oynayacak, karınla siesta yapacak zamanın olur, aksamları da arkadaşlarınla şarap içip, gitar çalarsın.”
Balıkçı güler; “Senyör zaten ben bu dediklerinizi şu anda da yapabiliyorum, yine bu huzura kavuşmak için neden 15-20 yıl daha sıkıntı çekeyim ki?“
………………
Unutma yarın çok geç olabilir, fakat bugün tam zamanı. Bahaneler üretmekten vazgeç her günü son günün gibi yaşa hayatında keşkelere yer bırakma…
Wowww harika, zamanı kötü kullanıyoruz evet Hayatimizi boş şeyler icin harcıyoruz.