Daha önce hiç tecrübe etmememize ve bundan dolayı da olumsuz hiçbir bir durum yaşamamıza rağmen neden o şeyi asla yapamayacağımızı ve bunu yapmaktan çok korktuğumuzu ifade ederiz ki?
Daha açıklayıcı olsun diye, mesela kaçınız hemen şimdi bungee jumping yapabilirim diyebilir?
Evet, ayağınıza bir ip bağlayıp, köprü veya buna benzeri yüksek bir yapıdan metrelerce aşağıya bir anda kendinizi bırakabilir misiniz?
Muhtemelen bazılarımız tabi ki bırakırım bunda ne var diyebilir. Ama bazılarımız da bu konuda asla öyle bir şey yapamam diyecektir.
Bu yapamam diyenlerin çoğu bu sorudan sonra zihinlerinde muhtemelen bir simülasyon oluşturdular. Yüksek bir yeri hayal ettiler, sonra ayaklarında güvenilir bir ip olmasına rağmen oradan kendilerini aşağı bıraktıklarını düşündüler ve sonrasında da bunu gerçekte yapma olasılıklarını hesap edip “asla böyle bir şey yapmam” kararına vardılar.
Aslında ilk etapta böyle bir tepki vermek çok doğal olmakla birlikte bunun yaşam gerçekliliğine aykırı bir durum olduğu söylenebilir. Zira insanın genel manada korkması veya çekinmesi gereken şey, daha önce tecrübe edilmiş ve bu konuda kötü hatıralara neden olan olumsuz yaşanmışlıklardır.
İnsan, psikolojik olarak tecrübe etmediği, kendisine herhangi bir zararı dokunmamış ve bu nedenle de hatırlarında olumsuz bir duygu oluşturmayan şeylere karşı nötrdür.Yani bu durumla ilgili herhangi olumlu veya olumsuz bir duygu yaşamaması gerekir.Ama görüyoruz ki soruyu sorduğumuz anda bazılarımız bu durumu zihninizde simüle etti ve bunu yapamayacağına kanaat getirdi.
Madem öyle bize bunu yapan şey ne?
İşte asıl mesele bu.
Bu duruma neden olan şey her insan da doğal olarak var olan savunma mekanizmalarımız ve bunun bir tık ilerisi olan zihinsel prangalarımızdır.
Savunma mekanizmalarımız aslında bizim hayatta kalmamızı sağlayıcı organizasyonlar yapan, bir tehdit ile karşılaştığı anda refleksif olarak kendini bu tehdide karşı koruma içgüdüsü gösteren, bedenin bu durumdan daha az etkilenmesi için zihne ne yapması gerektiğiyle ilgili sürekli direktifler veren olumlu bir özelliğimizdir.
Bizler bu özelliğimiz sayesinde kendimizi dış tehditlere karşı korur ve yaşamımızı daha sağlıklı bir şekilde devam ettirmeye çalışırız.
Örneğin bize doğru gelen şiddetli bir nesneye karşı vücudumuzu eğmemiz, öğretmen veya anne babamız tarafından hoş karşılanmayan bir davranışı yapmaktan vazgeçmemiz, herhangi bir nedenden dolayı ceza almamak adına bazen küçük yalanlar söylememiz, beden ve ruh sağlığımız adına düşündüğümüzde bizi üzen ve yaşamımıza olumsuz duygular katan şeyleri bilinçaltımıza atıp düşünmemeye çalışmamız, bedenimize ve ruhumuza tehdit oluşturan tüm unsurları reddetmemiz ve daha birçok şey savunma mekanizmalarımız olur ki bu insanın bireysel hayatını dengede tutan önemli bir özelliktir.
O zaman şu akla gelebilir mi?
Yani, “kaçınız hemen şimdi bungee jumping yapabilirim” diyebilir sorusunda bize cevabı verdiren şey aslında bizim doğal reflekslerimiz yani savunma mekanizmalarımız öyle mi?
Evet, ama küçük bir farkla…
Çünkü daha önce belirttiğimiz gibi savunma mekanizmamızın işler durumda olması için bu durumla en az bir kere karşılaşmış veya tecrübe etmiş olması gerekir. Yani bu duyguyu biliyor olması gerekir.
Peki, ben asla ama asla bungee jumping yapamam diyenler bu duyguyla herhangi bir yerde herhangi bir tecrübe yaşadılar mı veya daha önce hayatlarında bırakın bungee jumping yapmayı bir kez olsun yüksek bir yerden düştüler mi?
Sanırım çoğumuz, “hayır öyle bir şey olmadı” diyoruz.
O halde bunu tam olarak savunma mekanizmamız yapmıyorsa bize bunu yapan şey ne?
Cevabı yukarıda da değindiğimiz gibi ki beynimizde kendine yer bulan zihinsel prangalarımız.
O zaman yeni bir soru sorabiliriz:
Nedir bu zihnimizdeki prangalar ve neden bize bunu düşündürtüyor?
Zihindeki pranga, insanın geçmişinden kaynaklı, yaşadığı, gördüğü veya duyduğu olumsuz yaşantıların sonucunda doğal olarak oluşan ve bir çeşit kabullenişi ifade eden, psikolojideki öğrenilmiş çaresizliğin karşılığı olan olumsuz “önyargılardır”.
Yani bizim geçmişte “bungee jumping” ile ilgili herhangi bir tecrübemiz olmadığı halde, zihinsel prangalarımız nedeniyle önyargılı bir düşünceyle karşılaştığımız şeyin üstesinden gelemeyeceğimizi düşünmemizdir.
İnsan, geçmiş yaşantısından edindiği farklı olumsuz olayların etkisinde kalarak daha önce herhangi bir tecrübe yaşamamasına rağmen bu yeni olayla ilgili bir önyargı oluşturur ve hızlıca olumsuz bir hükme varır.
Velhasıl hiç gereği yokken kendi kendimize bir fobi oluşturmuş oluruz.
Hayat içinde buna benzer bir sürü fobi bu şekilde oluşur. Örneğin karanlık korkusu, yükseklik korkusu, herhangi küçük bir hayvana dokunamama korkusu, tek başına kalamama korkusu gibi fobiler bu tür fobilere örnek verilebilir.
Aslında hayatımızda belki de daha önce hiçbir şekilde tecrübe etmememize rağmen yaşadığımız çevrede veya içinde bulunduğumuz toplumda bu korkularla ilgili sorunlar yaşayan insanlardan kaynaklanan duyumlarımız veya gözlemlerimiz, bu sorunları biz de yaşamışız gibi hissetmemize neden olur.
Ve bu fobiler yaşattıklarından dolayı yaşam içerisinde çok daha büyük haz alabileceğimiz zamanları elimizden alan olumsuz duygularımızdır.
Ayrıca bu sadece insanlarda olan bir anlayış değildir. Günümüzde insanları eğlendirmek için eğitilen birçok hayvan da bu anlayışla hayatını devam etmek zorunda bırakılmıştır.
Özellikle sirklerde çalıştırılan hayvanların en büyük özellikleri buralarda çalışmaya başlamadan önce yıllar boyu süren acımasız eğitimler ve en sonunda zihinlerinde yaratılan tahribat nedeniyle oluşan öğrenilmiş çaresizliktir.
Örneğin, uzun bir eğitimden sonra devasa bir filin boğazındaki ip, küçük bir sandalyeye bağlanıp filin buradan kımıldamaması istendiğinde fil, küçük bir hareketle bu sandalyeyi paramparça edebilecekken daha önce aldığı acımasız eğitimlerin sonucunda bunu yapabileceğine olan güvenini kaybettiğinden dolayı, saatlerce hiçbir reaksiyonda bulunmadan sahibinin istediği davranışı gösterebilmektedir.
Bunun nedeni zihnindeki pranga yani her şeyi olduğu gibi kabul eden ve ne yaparsa yapsın hiçbir şekilde o sandalyeden kurtulamayacağına inandırılmış anlayıştır.
Bunları ifade ettikten sonra isterseniz daha fazla beklemeden zihnimizdeki bu prangalardan nasıl kurtulabileceğimizi konuşalım.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var.
Zihnimizdeki hiçbir pranga kendisiyle yüzleşilmeden son bulmaz. Bunun için öncelikle korku objesi dediğimiz “zihinsel fobi”yi gerçek manada tanımalı ve bu korku fobisiyle yüzleşme konusunda cesaret göstermemiz gerekmektedir.
Bundan sonra yapmamız gereken şey ise bu zihinsel fobiye dairen az bir uygulamada bulunmaktır. Yani zihnimizde gerçek bir düğüme dönüşmüş ve bizim hareket alanımızı kısıtlayan şeyin karşısında dimdik durmak ve onunla savaşmaktır.
Bunu şöyle bir örnek ile açıklayabiliriz.
Örneğin evcil olsalar da kedi, köpek gibi hayvanlara yaklaşamama veya onlara dokunamama gibi bir fobiye sahipsek yapmamız gereken şey bununla yüzleşmek ve sonuçlarını görebilmektir.
Bunun için kademeli yaklaşma metodu dediğimiz bir yöntemle öncelikle bu hayvanla göz göze gelmek, sonra biraz yaklaşmak, daha sonra sürekli olmasa da küçük küçük temas etmek, belli bir süre sonra teması arttırmak, ilk etapta zor olsa da cesaretimizi toplayıp hayvanı kucağımıza almak ve daha sonra hayvanı okşayarak onunla iletişime geçmek fobimizi yok etmenin aşamalarıdır.