Zincir

Güvercin Gündoğdu 728 Görüntüleme 4 Yorum
4 Dak. Okuma

“Alışkanlık zincirleri, önce duyulmayacak kadar hafif, sonra kırılmayacak kadar güçlü olur.”

Kahkahayla gülüyordu. Kapısı dışarıdan kitlenmeyen içeriden açılmayan hücrelere alındıklarında saat akşamı göstermekteydi. Ayaklarındaki zincirler her saat başında kısalıp onları hücreye sokmaya mahkûm ettiği için başlarında kontrol eden bir gardiyan yoktu. Geçen sene sahiplendiği yavru kediyi düşündü. Oyuncak balıkla oynayışını anımsadıkça kahkahayla gülüyordu. Bu onun ilk ve son gülüşüydü. Ne öncesinde ne sonrasında onun veya başka birinin herhangi bir sebeple güldüğü, ağladığı görülmedi.

Her sabah zincirler eski halini alıyor, ayaklarındaki paslı demirleri sürüye sürüye terk ediyorlardı hücreleri. Bazı günler mekanizmadaki aksaklıktan ötürü zincir hücreden çıkacak kadar uzamaz kalan da bu durumu yadırgamazdı. Bahçede dolaşırken vakti gelince kısalmayan zincirleri de kimse fark etmez kendiliğinden yakınlaşırdı hücreye. Akşam olunca kimi kendiliğinden kimi kısalan zincirin hükmüyle hücredeki köşesine çekilmiş olurdu. Ne kadar kalacaklarını hiç sorgulamadıkları bu yerde hiç kimse halinden memnun ya da şikayetçi değildi. Duygularını yüzlerinden okumak imkansızdı. Bu soluk tenler gözlerini ilk kez burada açmış gibi bütünleşmişti gri duvarlarla, bahçedeki çukurlarla, karanlıkla ve küf kokan hücrelerle. Yemek servisi yapan görevli bahçeye yaklaşırken her zaman kulağına çalınan zincir seslerini duyamayınca merak etti. Yemekleri kenara bırakıp koşarak girdi bahçeye, anlamak için gözleriyle avluyu birkaç kez taraması gerekti. Kimsenin ayağında zincir olmamasına rağmen mahkumlar diğer günlerdeki gibi davranıyordu. Ayaklarında zincirin ağırlığı olmamasına rağmen sol ayaklarını sürüyerek hareket ediyor, birbirlerine yaklaşmak isteseler engel olacak hiçbir şey yoktu ama dünkü oturdukları yerde oturuyorlardı, olmayan zincirin sessizliğini de fark eden yoktu. Gardiyanlara haber vermeye gidip gitmemek konusunda tereddüt etti. Bu durumu da birilerine haber vermesi, burada ne olduğunu anlatması gerekiyordu. Gardiyanlarla birlikte bahçeye döndüğünde hepsinin şaşkınlığı daha da arttı. Zincirin kısalmaya başladığı saatlerdi bu saatler. Yavaş yavaş koğuşlarına doğru getiriyordu mahkumları zincirler, bugün hariç. Mahkumlar, onları deney faresi izler gibi seyreden bu gözlere kayıtsız teker teker girdiler hücrelerine. Ancak bahçe boşaldıktan sonra gardiyanlardan biri zincirlere ne oldu? Sorusunu sesli sorabildi. Müdür gelene kadar koridorda nöbet tutmaya karar verdiler. Zincirlerin olmaması en ufak bir değişiklik oluşturmasa da burayı böyle bırakamazlardı. Müdürden gelen talimatla yeni zincirler sipariş edilmiş, eskilere ne olduğu büyük bir ses getirmiş ve soruşturma başlatılmıştı. Zincirler yeniden takılanana kadar koridorda ve bahçede sürekli gardiyanlar nöbet tutacaktı.

Avlu kapısının altından gün doğumuyla sızan ışığa eşlik etti teker teker açılan hücre kapıları. Belli bir süre geçtikten sonra mahkumlar göründü. Her şey o kadar her zamanki gibiydi ki görevliler zincirlerin gerçekten olmadığından şüphe duydu, kendilerinin göremediklerini düşündüler. Haksız sayılmazlardı sol ayağını sürüyen mahkumları izlerken olmayan zincirin sesi kulakları deliyordu. Belki de bütün zincirler yerindeydi. Gardiyan, eliyle kontrol etti. Şüphe aptal gibi hissettiren bir mahcubiyete bıraktı yerini, aklına bir fikir geldi. Mahkumların göremeyeceği bir yerden onları kontrol etmeye karar verdiler. Böylece bir değişiklik olup olmayacağını göreceklerdi. Saatler geçti, zincirlerin kısalma zamanı geldi. Her gün olduğu gibi mahkumlar, zincir varmış gibi hücrelere geçmeye başladı. Yeni zincirler geldiği gün takıldı ama görünürde değişen hiçbir şey olmadı. Gardiyanlar, zincirlerin sesini duyuyor ama görmüyordu sanki. Değişen tek şey iyileşen sol ayaktaki zincir yaralarının yeniden soyulmaya, kızarmaya başlamasıydı. Bahçe tarafından gelen çivi sesiyle herkes aynı anda kaldırdı başını sonra aynı anda eski şeklini aldı başlar. Bir anlık refleksti bu tepki devamı gelmedi. Gardiyanlar gelen çivi sesine doğru yöneldi tabela asan görevliler:

– Müdür Bey böyle istiyor. Bundan sonra koğuşlarda kişilerin hangi suçtan yattıkları bahçe duvarında da yazacak. Hırsızlık koğuşuna astığımız tabelaya tam 10 çivi çaktık, çalamasınlar diye. (Gülüştüler…)

Gardiyan:

– Buradakini tuttursanız yeter.

Doğru diye atıldı diğer gardiyan burada çalan olmaz.

Tabela asma işini bitiren görevliler uzaklaştıktan sonra tabelaya dikkatle baktı, tek çiviyle tutturulduğu için aşağı bakan köşeyi düzeltti ve yüksek sesle okudu:

“Her Şeye Alışan Suçlular Koğuşu”

Bu İçeriği Paylaş
Bağlantılar:
Öğretmen / Yazar
4 Yorum
  • Elinize Yüreğinize sağlık güvercin hocam çok akıcı bir üslupla yazmışsınız okurken Çok keyif aldım. Aynı zamanda çok da etkileyici

  • Kendi kendimize taktığımız prangaları bu kadar güzel anlatmanız ister istemez ayak bileğimi kontrol etmeme sebeb oldu.
    Acaba benim görünmeyen zincirim hangi bileğimdeydi?
    Yüreğinize kaleminize sağlık Güvercin hocam.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Exit mobile version