Sosyolojik açıdan baktığımızda zorla evlendirme bir insan ticareti çeşidi olarak kabul edilir. Konunun tabii ki pek çok farklı boyutu vardır. Ancak ben burada sosyolojik boyutu hakkında sizleri bilgilendirmeye çalışacağım. İlk hukuki metinlerde dahi insani bir hak olarak gösterilen evlilik hakkı normal koşullarda insanların kendi istek ve seçimlerinden oluşan bir durumdur. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinde yetişkin erkeklerle kadınların ırk, uyruk ya da din bakımından herhangi bir sınırlama yapılmaksızın evlenmeye ve bir aile kurmaya hakkı vardır, denilmektedir. İnsan Hakları Üzerine Evrensel İslami Deklarasyon ise herkesin evlenmeye ve aile kurmaya hakkı olduğunu zikretmekte ve insanların rızaları olmadan evlendirilemeyeceği konusunu belirtmektedir. Evlilik hakkı üzerine metinlerde yetişkin olunması ve her iki tarafında rızasının olması gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Hatta bu durumun aksi kölelik ve kölelik benzeri durumların oluşturulması olarak ifade bulmuştur.
Kadının isteksizliğinin göz ardı edilerek berdel olarak, para karşılığında ya da belirli bir mal karşılığında evlendirilmesi durumu da bu kapsamdadır. Kocası, ailesi ya da topluluğu tarafından bir bedel karşılığında ya da kocasının ölümünden sonra miras olarak bir başkasına aktarılması köleliktir. BM ilgili metinlerinde evlilik kurumunun kişilerin özgür ve tam iradeleri ile kurulmaması bir kölelik uygulaması olarak ifade bulmaktadır. Bu açıkça insan hakları ihlali olarak dile getirilmiştir. İngiltere’de bulunan Zorla Evlendirme Birimi zorla evlendirmeyi eşlerin birisinin ya da her ikisinin de baskı altında tutularak rızaları dışında evlendirilmeleri şeklinde tanımlamıştır. Kurum engelleri nedeni ile rızalarının olup olmadığını ifade edemeyenlerin, öğrenme güçlüğü veya fiziksel engelli kişilerin evlenmelerini de bu kapsamda değerlendirmektedir.
İçerisinde karşılıklı olarak aile kurma isteği bulunmayan her evlilik zorla evlendirme olarak genel kabul görmektedir. Dünyanın pek çok bölgesinde genç kızlar ve çocuklar ailelerinin günahlarına karşılık feda edilmekte ve istemedikleri, seçmedikleri bir hayatı yaşamaya zorlanmaktadırlar. Çocuk evliliklerinin ise tamamı her ne koşulda gerçekleşirse gerçekleşsin zorla evlendirme kabul edilir. Çocuk evlilikleri hem zorla evlendirme hem insan hakları ihlali hem de çocukların ve toplumun gelecek hedeflerine ulaşmasını engelleyen bir trajedidir. Zorla evlendirilen kişiler ve çocuklar fiziki, zihinsel, psikolojik ve duygusal pek çok sorun yaşamaktadırlar.
Zorla evlendirmenin nedenleri;
- Gençleri istenmeyen ilişkilerden ve uygun olmayacak arkadaşlıklardan korumak
- Ailelerin güçlü aileler ile bağ kurma istekleri
- Taraflardan birinin yurt dışına gitme isteği
- Dini ya da kültürel alışkanlıklar
- Ailelerin verdikleri evlilik sözleri
- Ailelerin ödeyemedikleri borçlarını ödeme istekleri
- Başlık parası alma isteği
- Fakirlikten kurtulmak
- Sahip olunan malın aile içerisinde kalması
- Kan davasının sonlandırılması
- Bazı ülkelerde ya da bölgelerde var olan kadın ve erkek nüfus arasındaki eşitsizlik.
Zorla evlendirmenin ve gelin ticaretinin önlenememesinde etkili olan en önemli neden tüm yasal düzenlemelere rağmen bunun bir suç olarak algılanmıyor olmasıdır. Kayıt altına alınmadığı için net sayı ise belli değildir. İngiliz Zorla Evlendirme Birimi verilerine göre zorla evlendirilenlerin %85’i kadın, %15’i erkeklerden oluşmaktadır. Zorla evlendirilecek olan kişiler dövülmekte, hapsedilmekte, tehdit edilmekte, şantaja maruz kalmakta ve çeşitli ilaçlar ile sakinleştirilmeye çalışılmaktadırlar. Yabancı ülkelere götürülenlerin kimlik ve pasaportları ellerinden alınmaktadır. Zorla evlendirilen kadınlar çoğunlukla köle gibi kullanılmakta, fiziksel ve psikolojik şiddete maruz kalmakta, saygı görmedikleri bir hayatı yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Çocuk evliliklerinin ya da zorla evlendirme durumlarının sosyal, psikolojik ve fiziki sonuçları vardır. Yapılan araştırmalara göre bu tip evliliklerin yaklaşık %70’i boşanma ile sonuçlanmaktadır. Küçük yaşlarda yapılan evlilikler anne ve bebek ölümlerini de arttırmaktadır. Bu evlilikler çoğu zaman içlerinde şiddeti de barındırmaktadır. Kadınlar ve çocuklar genellikle ekonomik kaygı, gidecek yerlerinin olmaması, gitmesi durumunda olacaklardan kokması ya da çocuklarını tekrar görememe korkusu ile evliliklerini sürdürmektedirler.
Bir sonraki yazımızda görüşmek dileğiyle hoşça kalın.