Bu yazım imkânsız sanılan şeylere kafa tutanlara, sonunu düşünmeyip, endişeden uzak sabredenlere, mücadele edenlere, hatta yürekten inananlara, İbrahim’e su taşıyan karınca inancınca yolunda ölmeyi göze alanlara ama o testiyi sırtından indirmeyenlere… Ve aşka Züleyha gibi sahip çıkanlara…
…
Kanayan yaralar,
Gözyaşından arta kalan,
Kırgın bir yürek…
Çıkar beni kuyulardan.
Uyandır sahte uykulardan,
Olmasa da bir ederim,
Satın al âşıklar pazarından.
Evet, bu aşka…
Evet bu, aşka…
Yusuf’un Züleyha tarafından köle olarak satın alındığını bilirsiniz. Günün birinde aşkına köle olacağı adamı, kölesi olarak satın aldı Züleyha. Züleyha evliydi, güzeldi, zengindi. Yusuf ise kuyudan henüz yeni çıkmış bir çocuktu. Malum, şeytan aldatmacası sonucu kardeşleri kuyuya atmıştı Yusuf’u. (Kimyası onlardan olmayan küçük kardeş Bünyamin’i ayrı tutuyoruz.) Babaları Yakup Peygamber’e Yusuf’u kurt kaptı dediler. İnanmadı koca peygamber ama Yakup Peygamber’in yıllarca sürecek çileli bekleyişi de başladı.
Yusuf akıllıydı, Yusuf güzeldi, Yusuf başkaydı. Züleyha, günü geldiğinde gönlünü kaptırdı Yusuf’a. Hikayenin böyle olduğunu ayetler ışığında da hepimiz biliriz ve/fakat evli bir kadının kocasından başkasına âşık oluşuna bile hoşgörülü bir kabulle bakarız. Züleyha, Yusuf’u şehvetle de isteyip gömleğini yırtmış olsa da durum böyledir. Bu toplumsal tavrımızı, zamana bağlı amillerle ilişkilendirmek mümkün olsa da daha çok hikayenin gücüyle ve sonunu bilmemizle açıklayabiliriz. Olaylara bir bütün olarak bakabilmek, süreçleri bütün olarak görmek ne kadar da önemlidir. (Aynı şey, Peygamberimize eş olmayı isteyip de Peygamberimizin kölesiyle evlenen Zeynep annemiz için de geçerlidir. Zeynep annemiz de bekleyişiyle, mücadelesiyle Zeyd’ten ayrılıp peygamberimizle evlenir.) Üzerine çok durmasak da aslında anlatmak istediğimiz zamana bağlı amillerin hiç de gerçeği yansıtmadığı ve değişken olduğudur. Sonuç kabulü doğururkan sonucu oluşturan şey mücadele ve aksiyondur.
Züleyha’nın aşkında toplumsal kabul öyle güçlüdür ki Fars, Arap ve Türk edebiyatında divanlar, şiirler yazılır bu aşka. Kız çocuklara Züleyha adı verilir. Zeliha olur, Zeliş olur. Yunus şiirinden türkü olur, dilimize oturur. Bir aşk daha nasıl böyle güzel olur ki!
“Yusuf’u kaybettim Kenan ilinde,
Yusuf bulunur, Kenan bulunmaz.
Bu akl’ı fikr ile Leyla bulunmaz.
Bu ne yaredir ki çare bulunmaz.
Aşkın pazarında canlar satılır,
Satarım canımı alan bulunmaz.
Yunus öldü deyu sela verirler,
Ölen beden imiş, âşıklar ölmez.”
Züleyha’nın aşkı zindana düşürür Yusuf’u. Züleyha güçlüdür, zengindir. Zindan yolu Yusuf’undur. Yusuf’tan uzak kalmak söndürmez Züleyha’nın kalbindeki aşk ateşini. An be an büyür hasret. An be an yakar Züleyha’nın içini. Yusuf çıkar zindandan. Masumiyeti tasdik olunur. Düş yoruculuğu Firavun’un yanına vardırır Yusuf’u. Yusuf, Mısır’ın azizi olur. Züleyha düşkünleşir, bütün malını dağıtır Yusuf’a olan aşkından, gözleri kör olur, sokaklara düşer. Bir sokaktan Yusuf geçmiş olsa kokusunu duyar.
Ve bir gün Yusuf’un huzuruna getirirler Züleyha’yı. Gözyaşıyla süslenmiş dalga dalga aşk ve muhteşem bir kavuşma… Züleyha aşkın kalbine düştüğü o andan son ana kadar Yusuf’a ait olmanın inancıyla kavuşur sevdiğine. İnanmanın üstünlüğü yaşanır kuran ayetince.
Bir mucizeyle eski güzelliğine bürünmüştür Züleyha ve yıllarca hasretini çektiği Yusuf’una kavuşmuştur.
İnanmanın, vazgeçmemenin ve kavuşmanın kimyasıdır Züleyha. Züleyha gibi olanın Yusuf gibi yâri olur. Züleyha’ca seven, sevdiğine kavuşur.
“Aşk, Yusuf’un Züleyha’ya olan aşkı ile coşmuş, üzerinde göklerin köpükten ibaret olduğu bir ummandır. Göklerin dönüş hareketi, aşk dalgasının sonucudur, aşk olmasaydı dünya donar kalırdı. Denizi çömlek gibi kaynatan aşk zehirdir, ancak bu zehirden daha güzel, daha hoş bir şerbet yoktur. Bu hastalıktan daha iyi bir sağlık olamaz.” (Mevlana)
“Züleyha’nın yetmiş deve yükü mücevher ve gerdanlığının var olduğu söylenir, hepsini Hazreti Yusuf’un aşkı uğruna harcamış. ‘Bugün Hz Yusuf’u gördüm’ diyen herkese eline geçen zengin edecek değerli bir mücevher vere vere elinde hiçbir şey kalmamış.” (İmam Gazâlî)
“Züleyha, Yusuf’a bir mektup yazmaya başlayınca Yusuf diye başladı, Yusuf diye bitirdi. Gördü ki hitaptan öteye geçemedi. Anladı ki aşkın nâmesinde ser-nâmeden öte kelam yok. Ve Züleyha’nın lügatında Yusuf’tan öte sözcük yok.” (Aşkın Meali 1 Yusuf ve Züleyha / Sinan Yağmur)
“Kuyunun dibindeydim, kervanlar bulsun istemem, gömleğim kanlar içinde, köle pazarlarında satıldım ya sensiz geçer akçem yok aşk mezadında… Ben Yusuf, sınanmış bir kalbin sahibiyim.
Söyle buyur, bu kalp senin efendim. Şimdi Ben Yusuf, tut ki Mısır’a azizim, efendiyim.
Boynumdaki künyede hâlâ vasfım yazılı;
Züleyha’ ya köleyim…” (Nazan Bekiroğlu)
“O nasıl bir yürek Züleyha?
Yusuf’a aşkın öyle dolu ki senden sonraki kadınlara Yusuf’a âşık olmaya yer bırakmadın!”
(Aşkın Meali 1 Yusuf ve Züleyha / Sinan Yağmur)
“Derbederdi artık Züleyha. Neye baksa, nereye baksa gördüğü sadece Yusuf. Hangi çiçeği koklasa her koku Yusuf. Hangi yöne baksa her yön Yusuf. Kuş dese, o kuş dile gelir, ‘Yusuf Yusuf!’ diye öter. Hangi ağacın altına otursa yapraklar, ‘Yusuf Yusuf’ diye…”
(Aşkın Meali 1 Yusuf ve Züleyha / Sinan Yağmur)