Zümrüd-ü Anka, ölümünün yaklaştığını hissettiğinde, kendisine kuru dallardan bir yuva yapmaya başlar ve kafesin içerisine girerek güneşin kavurucu ateşiyle alev almayı beklermiş. Tamamen küle dönüşene kadar yanar ve sonra küllerinden yeniden doğarmış!
Efsanevi bir kuş olarak kabul edilen ve kuşların hükümdarı olan Anka, Kaf Dağı’nın tepesinde Bilgi ağacında yaşarmış. Bu mistik kuş, kişinin tükenmişliğinde yaşamış olduğu zorluklardan tekrar ayağa kalkabilmesini ve yoluna devam edebilmesini anlatır…
Şöyle ki, insan sıkıntılarında çaresizliği yaşar ve kontrol edemediklerinin altında ezildiği hissiyatına kapılır, umutsuzluğa esir eder kendini. Çaresizliğe mağlup olmazsa ve ümitsizliği kırarsa bir Anka’ya dönüşebilir. Burada verilen mesaj, Kaf Dağı’nda aranılan çarenin aslında içimizde dağ gibi biriktirdiklerimizin içinde saklı olduğunu keşfedebilmektir.
Ancak yedi vadi geçerek ulaşılabilen Anka kuşu zorluğa göğüs gerebilmeyi, sıkıntıların üstesinden gelebilmeyi temsil eder. Bu yedi vadi; İstek, aşk, marifet, istisna, tevhid, hayret ve yokluk vadileriymiş. Sabrı olmayanlar, yorulanlar, takılıp kalanlar yolda kalmış. Pes etmeden Kaf Dağı’na ulaşanlar anlamışlar ki aslında Anka kendileri…
Her olumsuzluğa rağmen uçmaktan vazgeçmeyenlerin sonudur Anka olmak, daha doğrusu yeni başlangıçlar demek… Anka’nın dışarıdan beklediğimiz bir güç olmadığı, aksine o gücün içimizde olduğu hakikatini haykırır! İç savaşımızı kazandığımız vakit Anka olabilme şansına ereceğiz. Mistik güçler beklemek hayal kırıklığı yaşatır, o güç vereceğimiz mücadelenin ta kendisidir.
Çarelerin tükendiğini sandığımız an kaybetmeye mahkumuz ve tam da o noktada kaçıracağız elimizdeki fırsatları, Kaf Dağı’nın zirvesinden geçtiğimiz vadilere bakmayı. Varmak istediğimiz vadinin yolları çetrefilli, yorucu belki ama sonunda Anka olmak var…
ÇareSİZ değilsiniz, çare SİZsiniz.